18 Kasım 2008 Salı

Hangi Türler

Hangi bitki türlerinden bonsai yapılabilir sorusuna gelince...
En basit ve genel cevap: Odunsu gövdeye sahip olan her şey. Yaprakları küçük olan, her türlü budamaya kolaylıkla uyum sağlayan, kökleriyle oynanmasına fazla ses çıkarmayan bitkiler özellikle başlangıçta tercih edilmeli. İçeri ve dışarı bonsai ayrımına gelince: Her türlü bitkiyi kucaklamaya hazır, aşırı don yapmayan bir iklim kuşağında yaşamanın ayrıcalığıyla bu tür bir ayrım yapma gereği duymuyorum. İlk sene hiç ısıtılmayan ama çok aydınlık bir odayı bitkilerime tahsis etmiştim, en azından içeri bonsai türlerine giren çeşitleri. Fazla mutlu olmadılar. Sonra uyandım. Batı'da içeri bitkileri diye adlandırılanların çoğu zaten normal olarak bizde bahçede yetişen bitkiler. Japon gülü ya da begonvil gibi... Sukkulentler bile rahatça dışarda bahçede kalabiliyorlar (çok az, hatta hiç su vermeme şartıyla). Şimdi onları evin güneyine yaptığım bir alanda topluyorum. Bitkilerden yaptığım duvar acı rüzgarı da biraz kesiyor. Havalar soğudukça sulamayı da azaltıyorum. Çünkü korunması gereken, esas olarak, saksılardaki kökler. Ne kadar az su o kadar az donma tehlikesi. Gene de bir kulağım hep hava durumunda. Gece ısısının 0 civarlarında olduğunu duyduğum geceler en dayanıksız olduğunu düşündüklerimi içeri alıyorum, ertesi sabah gene çıkarmak üzere. Biraz zor oluyor tabii. Ama işim ne?
İlginç bir sayfa buldum. Geniş bir tür listesi vermiş. SpeciesGuide.

ABIES species -FIRS
ACER BUERGERIANUM -MAPLES
ACER CAMPESTRE - MAPLES
ACER PALMATUM varieties -JAPANESE MAPLES
AESCULUS HIPPOCASTANUM / HORSE CHESTNUT _ kestane
AZALEA _ açelya

BERBERIS
species -BARBERRYS _ kadın tuzluğu?
BETULA species -BIRCHES
BOUGAINVILLEA species -Bouganvilleas _ begonvil, gelin duvağı, on bir ay
BUXUS species - BOXES

CAMELLIA species - CAMELLIA _ kamelya, çay
CARMONA MICROPHYLLA -FUKIEN TEA
CARPINUS species -HORNBEAMS
CEDRUS species -CEDARS
CELTIS SINENSIS -HACKBERRY
CERCIS SILIQUASTRUM -JUDAS TREE
CHAENOMELES species -QUINCES _ türkmen güzeli
CHAMAECYPARIS species -CYPRESSES
CORNUS species -DOGWOODS _ kızılcık
CORYLOPSIS species -WINTERHAZELS
CORYLUS species -HAZELS
COTINUS COGGYGRIA -SMOKE TREE
COTONEASTER species -COTONEASTER
CRASSULA species -JADES
CRATAEGUS species -HAWTHORNS
CRYPTOMERIA species -CEDARS
CYDONIA OBLONGA -COMMON QUINCE _ ayva

DAPHNE species -DAPHNES _ defne
DEUTZIA species -DEUTZIA

ELEAGNUS species -ELEAGNUS _ şimşir?
ENKIANTHUS species -ENKIANTHUS
EUPHORBIA PULCHERRIMA -POINSETTIA _ Atatürk çiçeği
EUONYMOUS species -SPINDLE TREES _ taflan?

FAGUS species -BEECHES
FICUS species -FIGS _ incir, kauçuk, benjamin
FORSYTHIA species -FORSYTHIA
FRAXINUS species -ASH
FUCHSIA species -FUCHSIA _ küpe çiçeği

GINGKO BILOBA -MAIDENHAIR TREE
GLEDISTA TRICANTHOS -HONEY LOCUST
HEDERA species -IVY _ sarmaşık

ILEX species -HOLLYS

JASMINIUM species -JASMINES _ yasemin
JUNIPERUS species -JUNIPERS

LAGERSTROEMIA INDICA -MYRTLES _ oya ağacı
LARIX species -LARCHES
LIGUSTRUM species -PRIVETS _ ligustrum
LIQUIDAMBER STYRACHIFLUA -SWEETGUM
LONICERA species -SHRUBBY HONEYSUCKLES _ hanımeli

MAGNOLIA STELLATA -STAR MAGNOLIA _ manolya
MALUS species -(CRAB) APPLES _ elma

NANDINA DOMESTICA -SACRED or HEAVENLY BAMBOO

OLEA EUROPEA -OLIVE _ zeytin

PARTHENOCISSUS species -BOSTON IVY/VIRGINIA CREEPERS _ Amerikan sarmaşığı
PEMPHIS ACIDULA- PEMPHIS or IRONWOOD or PHILIPPINE BANTIGUE
PICEA species -SPRUCES
PIERIS species -PIERIS
PINUS species -PINES
PODOCARPUS MACROPHYLLUS -PODOCARPUS
POTENTILLA FRUITICOSA varieties -POTENTILLA/CINQUEFOIL
PRUNUS species - Blackthorn, cherrys, plum varieties _ erik, kiraz, vişne
PUNICA GRANATUM varieties -POMEGRANATE _ nar
PYRACANTHA species -FIRETHORNS

QUERCUS species -OAKS

RHODODENDRONS species -AZALEAS
ROBINIA PSEUDOACACIA -FALSE ACACIA/BLACK LOCUST _ yalancı akasya, cumhuriyet akasyası

SAGERETIA THEEZANS -CHINESE BIRD PLUM
SALIX species -WILLOWS _ söğüt
SERRISA FOETDA -TREE OF A THOUSAND STARS
SCHEFFLERA ACTINPHYLLA -UMBRELLA TREE
SORBUS species -ROWANS / MOUNTAIN ASH
SPIRAEA species -SPIRAEA
SYRINGA species -LILACS

TAMARIX JUNIPERINA -TAMARISK
TAXODIUM DISTICHUM - SWAMP CYPRESS
TAXUS species -YEWS
THYMUS species -THYMES _ kekik
TILIA species -LIMES
TSUGA species -HEMLOCKS

ULMUS species -ELMS

VITIS species -GRAPEVINES _ asma

WEIGELA FLORIDA -WEIGELA
WISTERIA species -WISTERIA _ mor salkım

ZELKOVA SERRATA varieties -JAPANESE ELMS


Listenin eksik olduğunu belirtmeme gerek yok ama o sayfalara girildiğinde yetiştirilme ve eğitilme koşulları hakkında da bilgi veriliyor.

17 Kasım 2008 Pazartesi

Takılıp Kalmak


Zaman zaman takılıp kalıyorum. Bu işe başlayalı 8 sene olmuş da elde ne var? Hala yaşayan bir zeytin, üç lantana camara, yani mine çalısı, bir begonvil (yukardaki değil), bir Japon gülü, bir süs narı... Sonra büyüklü küçüklü bir sürü sonradan eklenen... Ve tabii bir sürü de eziyete katlanamayıp giden...
Bahçenin çeşitli yerlerine dağıtılmış duran öbeklere bakıyorum, sonra akşam bir de çektiğim fotoğraflara bakıyorum... Bir arpa boyu mu desem mi, evet, en iyimser yaklaşımla bir arpa boyu ilerleme...
Aslında çoğunun yaşıyor olması bile bir mucize. Bu mucizenin yanı sıra biraz da gelişme kaydetseler...
Neyse ki internet var ve internette bazı teselli dolu yazılar.
Mümkün olduğunca çok bonsai yapın diyor, örneğin bir tanesi. Başlangıçta 500 tane bonsai'iniz varsa 20 sene sonra elinizde hiç değilse 50 tane kalır çünkü başarı oranı yalnızca yüzde 1. Hem ayrıca deniyor bir başka yazıda, ne kadar çok bitkiniz varsa her gün üzerinde oynama imkanınız o kadar azalır ve bitkiler kesinlikle esas olarak rahat bırakılmalı.
Yanlış anlaşılmasın, bitkilerimle uğraşmayı seviyorum. Dinlendirmeleri, zihnimi boşaltmaları bir yana sürekli yeni şeyler öğrenmeyi de zevkli hale getiriyorlar. Ne zaman nasıl budanır, hangi bitki hangi toprağı sever, kim güneş kim gölge sever, su verme yöntemleri, soğuktan korumanın yolları, kök geliştirmek nasıl olur...
Rekabetçi bir ortama doğan insan her işine başkalarının gözüyle bakmaya o kadar şartlanmış ki eğlence için yaptığı bir şeyde, bir hobbide ille de kısa zamanda başarılı olmak, takdir görmek istiyor.
O muhteşem bonsai örneklerine bakıp da benim eciş bücüşlerime o adı yakıştırmak mı, haşa...
Ama ben Doğuluyum ve Doğulular sabırlı olurlar. Bir çiçekçiden aldığım yetişmiş bir bitkiyi kesip biçerek bir heykel yapma derdinde değilim. Çoğunu çiçekçiden almış da olsam yaptığım bir sürü yanlış yüzünden (örneğin belli bir seviyeye gelmeden en dar saksıya hapsetmeye kalkmak gibi ya da yeterince gübrelemediğim ya da sulamayı unuttuğum ya da yanlış yerden budadığım ya da kıyamayıp çiçeklerini yolmadığım için) bir türlü büyümeyen bitkilerimle bazen onların istediği bazen benim kabul ettirmeyi başardığım yönde ilerlemeye çalışıyorum.
Bitkiler canlı. Besin ihtiyaçları var. Büyüme inatları var. Mevsimine göre başkalaşan talepleri var. Zaman zaman uyumak zaman zaman coşup esmek istiyorlar. Doğal düşmanları var ve ben, bu düşmanlardan biri olmamalıyım.
Zeytin hariç hangisi ne kadar yaşar doğrusu bilmiyorum ama belki bir gün uzun ömürlü ağaçları da koleksiyonuma katarım ve kim bilir belki torunumun torunu bir gün bir tanesini eline alır ve evet bu bir gün bonsai olabilir der.
Sabrı abarttım mı?
Galiba.
Uzlaşalım. Ben öğrenmekten vazgeçmeyeyim ve sonunda bir gün bir bitkiyi elime aldığımda onun özünü göreyim, kendiminkini değil.

22 Haziran 2008 Pazar

Çimdik atmak...

Kitaplarda (ya da inernette) sık sık karşıma çıkıp da uzun zaman anlamını çözemediğim, çimdiklemek olarak çevirebileceğimiz bir kavramı da sonunda başarıyla öğreniyorum: Dalın uç kısmı birkaç yaprak verir vermez o ucu iki parmak arasına alıp, burup koparmak, bunu yaparken de koparılan yerde göz bırakmaya dikkat etmek. Bir diğer yöntem de aşağıdaki resimde görülüyor (fotoğraf benim değil). Bir cımbız yardımıyla uçta patlamaya hazırlanan göz yok ediliyor. Bitki boya gidemiyor. Ayrıca en önemli işlevinden, çiçek açmadan mahrum kalıyor. Sonra gözlerden yeni sürgünler çıkıyor, bu ise güzel bir tepe yapmanın neredeyse ön koşulu. Ben de henüz öyle bir durum söz konusu değil ama belli bir biçim almış bitkileri formda tutmak için de gerekli. Öte yandan yapraklar arasındaki mesafeyi olabildiğince kısa tutmak için de gerekli.
Dediğim gibi bitkiler bundan pek hoşlanmasalar gerek, zira çiçeklenmeyi kesinlikle engelliyor. Ne yazık ki zaten dar bir kapta, bir avuç topraktan besleneyim diye uğraşan bitkiyi çiçeklenmekten, özellikte de meyve vermekten alakoymak şart. Önce kökler sağlamlaşmalı, dallar kalınlaşmalı, biçim neredeyse tamamlanmalı... Çiçek ancak ondan sonra.
Süs narının önce çiçekleri açıp ardından minik narlar ortaya çıkarması gözüme o kadar güzel göründü ki çiçekleri yok etmeyi hep ihmal ettim. Şimdi aynı bitkinin, beşinci senesine rağmen ne halde olduğunu göstermek isterdim...
Göz yaşlarına kanmamak gerekir...

16 Nisan 2008 Çarşamba

Ve gene budamak...


Ve bahar gelince kitaplara, daha doğrusu internet sayfalarına gömülmenin işe yaradığı ortaya çıktı. Ağustos ayında yaptığım radikal budamanın sonuçları hiç fena değil. Nispeten sıcak geçen kış aylarının da katkısıyla Şubat ayı sonlarından itibaren tüm bitkiler yeniden elden geçti. Yapraklarını dökmeyenlere diyecek yoktu. Bir güzel de gözlenmişler, yaprak verdi verecek... Gözlerinin yaşına bakmadan bir de radikal kök budaması yaptım. Kalınlaşmış gövdeleri ve dallarıyla şimdi yaprak içindeler, hatta kimisi çiçek bile açtı.
Yapraklarını döken bitkilerde durum biraz ümitsiz görünüyordu. Bazılarını da o kadar radikal kesmişim ki... Bir gövde ve tek bir dal. Bir türlü doğru, yani suya dayanıklı kalemi bulamadığımdan etiketleme operasyonu da başarısız olunca saksılardaki gövdelerin ne olduğu tam bir bilmeceye dönüştü. Kökleri fazla oynatmadan toprak değişimiyle eski keçi gübresi takviyesi dışında bu bitkilere fazla dokunmadım. Ve heyecanla beklemeye başladım. Ya bana toptan küseceklerdi ya da buna da şükür deyip kendilerini doğal gelişim sürecine kapıp koyvereceklerdi.
Neyse ki çoğu ikinci şıkkı tercih etti. Erguvandan ıhlamura, asmadan kiviye, paşa kılıcı, çivit... hepsi şimdi şıkır şıkır. Kimselere göstermiyorum çünkü güzelliklerini henüz yalnızca ben görebiliyorum, hala çok cılızlar. Çok değil, on sene sonra müthiş olacaklar, bundan eminim.
Bu arada ben kitaplarda (ya da internette) anlatılan bir şeye gerçekten çok sinirleniyorum. Şöyle tavsiyelerde bulunuluyor: Çiçekçilerden gövdesi iyi gelişmiş bir bitki alın, onu saatler, günler süren budama, kesma biçme sonucunda güzel bir saksıya oturtun (bu arada olduğundan daha yaşlı görünmesi için yapılan bazı hileler de anlatılıyor elbette), işte size yaşlı bir bonsai. Bu bana işin ruhunu satmak gibi geliyor. Bir an önce başarı, el çabukluğu marifet... Adım adım gitmek, sabrı öğrenmek bu işin neresinde peki? Ya da ruhunu sabırla eğitmek. Bir bitkiyi her ele alışında önünde saygıyla eğilmeye ne oldu? Çıkan her yaprağı selamlamaya, gösterdiği her gelişmeyi sevinçle karşılamaya...?
Bitkiyi saksıya hapsediyoruz hapsetmesine ama onunla uğraşmakla bir çocuk yetiştirmek arasında o kadar çok benzerlik var ki! Adım adım, yoklaya yoklaya, deneye yanılana, onun gelişimi için uygun şartları yaratma peşinde koşarak, gelişiminin her aşamasında onunla sevinerek, her gün onu biraz daha sevip ona biraz daha bağlanarak, bu arada dünyayı onun gözleriyle görmeyi, onun şartlarını anlayıp kabul etmeyi öğrenerek...
Ben bahçemin bana sunduğu, çekirdekten çıkma küçük filizleri ya da budamaların sonuçlarından yeniden köklendirmeyi başardığım bitkileri yeğliyorum.
Hatalarımı biliyorum. Her şeyden önce cesur değilim, fazla yaratıcı da değilim. Teknik eksikliğim de çok. Güzel bir uç nasıl yapılır, dallar nasıl zenginleştirilip güçlendirilir, hala bilmiyorum. Tek tek bitkiler hakkındaki bilgilerim de henüz çok yetersiz. Ama her sabah tek tek hepsini dolaşıp hal hatır soruyorum. Akşam tek tek hepsine iyi geceler diliyorum. Dediğim gibi, şunun şurasında bir 10 senecik sonra onların da benim de durumum ne kadar farklı olacak...
O güne dek budama, kesme, koparma... Yanlış şekillendirmeler, durup dururken yeşermekten vazgeçen dallar, bir türlü istediğim yerden uç vermeyen dallarla boğuş dur işte.

15 Ocak 2008 Salı

Küçük ama ne kadar küçük?









Bu resimlerden çıkarılacak dersler nedir?
1. Kopya çekmede üstüme yoktur.
2. Kitaplarda santimetre olarak boydan söz edilse de benim bunu gözümde canlandırmam imkansızdır.
3. Sonuçta başlarda güzel güzel kopyalarken boy meselesini tamamen atlamışım. Bonsai küçük olmalı derken kast edilen 15-20 m'lik nesneler değilmiş. Bu boyda da yapılıyor ve bunlara galiba mem ya da öyle bir şey deniliyor. Genelde çok daha büyük çalışılıyormuş. Yani 1 metre yükseklik istisna değilmiş...
İyi ki yüksük boyundakileri denemeye kalkmamışım. Aslında özellikle başlangıçta nispeten büyük çalışmak işleri hayli kolaylaştırıyor. Özellikle sulama konusunda.
Gene de :
Kopyalama yeteneğim bence muazzam.



Fotoğraf


Bonsai kitaplarının sözünü etmediği en önemli araç, fotoğraf makinesi. Dijital bir kameram olmasıydı ben ne yapardım? Tabii bazen hangi merak benim için daha önemli, bilemiyorum, resim çekmek mi bonsai yetiştirmek mi...
En büyük sorunum saksıları istediğim gibi kadrajlayamamak. Ya arkası temiz olmuyor, ya saksı sığmıyor, ama şöyle bitkiyi olduğundan daha güzel çekmeyi bir türlü beceremiyorum. Bitkiler ne yapsın şişman ve gür pozu verecek değiller ya...
Gene de fotoğraf makinesinden geçen bir bitki daha ciddi yaklaşımlarla karşılaşıyor çünkü her an her saniye bitkinin kendisine bakılamıyor ama resme bakılıyor, şu dalın yanlışlığı, şu boşluk... Eyvah gene makas ve ben gene bir şeyler kesiyorum...
Sonra bir sene içinde ne kadar az geliştiklerini de ancak resme bakınca anlıyor insan... Sen gübre vermemeye devam et bakalım...