22 Haziran 2008 Pazar

Çimdik atmak...

Kitaplarda (ya da inernette) sık sık karşıma çıkıp da uzun zaman anlamını çözemediğim, çimdiklemek olarak çevirebileceğimiz bir kavramı da sonunda başarıyla öğreniyorum: Dalın uç kısmı birkaç yaprak verir vermez o ucu iki parmak arasına alıp, burup koparmak, bunu yaparken de koparılan yerde göz bırakmaya dikkat etmek. Bir diğer yöntem de aşağıdaki resimde görülüyor (fotoğraf benim değil). Bir cımbız yardımıyla uçta patlamaya hazırlanan göz yok ediliyor. Bitki boya gidemiyor. Ayrıca en önemli işlevinden, çiçek açmadan mahrum kalıyor. Sonra gözlerden yeni sürgünler çıkıyor, bu ise güzel bir tepe yapmanın neredeyse ön koşulu. Ben de henüz öyle bir durum söz konusu değil ama belli bir biçim almış bitkileri formda tutmak için de gerekli. Öte yandan yapraklar arasındaki mesafeyi olabildiğince kısa tutmak için de gerekli.
Dediğim gibi bitkiler bundan pek hoşlanmasalar gerek, zira çiçeklenmeyi kesinlikle engelliyor. Ne yazık ki zaten dar bir kapta, bir avuç topraktan besleneyim diye uğraşan bitkiyi çiçeklenmekten, özellikte de meyve vermekten alakoymak şart. Önce kökler sağlamlaşmalı, dallar kalınlaşmalı, biçim neredeyse tamamlanmalı... Çiçek ancak ondan sonra.
Süs narının önce çiçekleri açıp ardından minik narlar ortaya çıkarması gözüme o kadar güzel göründü ki çiçekleri yok etmeyi hep ihmal ettim. Şimdi aynı bitkinin, beşinci senesine rağmen ne halde olduğunu göstermek isterdim...
Göz yaşlarına kanmamak gerekir...